30 Aralık 2013 Pazartesi

Mim #4: Sevdim Sevmedim Reklam Mim'i



2013'ün son günlerini yaşadığımız şu günlerde aslında aklımda bi sürü post yazma fikri var ama nedense pc başına oturupta yazasım yok..Tembellik mi yoksa vakitsizlikten mi bilemiyorum ama bi türlü harekete geçemiyorum..Kafamdakilerin hepsini doğru dürüst bi post haline getirebilecek bişiler olsa bi çip falan gibi diye baya söylendim kendi kendime ama neyse sonunda zor da olsa pc başına oturabildim..Aslında yine oturamazdım ama mim gelince mecbur kaldım ,iyi de oldu bi bakıma..O yüzden son anda bi ekşın olmazsa eğer senenin son yazısı bir mim üzerine olucak..

Neyse...
Blogger dünyasına daha yenilerde adım atan çiçeği burnunda taze bloggerımız kore masalı beni şu yazısında mimleyivermiş..Zat-ı şahanelerinin pasladığı bu mimin konusu televizyonların vazgeçilmez öğesi olan reklamlar..
Sevdiğim, izlemekten keyif aldığım bi reklamın sesini evin öteki ucundan duysam çığlık çığlığa koşup tvnin olduğu odaya bodoslama daldığımdan bu mimi yazmasam olmazdı..:D

O yüzden geleneği bozmayalım ve sevdiğim reklamlarla başlayalım..


Reklam diyince aklıma gelen en başarılı işlerden bu Pınar Beyaz reklamları..Şimdilerde sadece Beyn olsa da bi murrun ,bi barsak,bi kemmik de olsa hiç hayır demezdim..Çok seviyorum bunları.. :D Keşke devam ettirseler yine.. :D



Gülse Birsel'i zaten çok severim ama bu reklamlara bayılıyorummm...Sayfayı komple Cansu - Mimit reklamlarıyla doldurmamak için nasıl zor tutuyorum kendimi anlatamam.. :( Ayrıca yukarıdaki tanıtımda geçen evde çığlık çığlığa koşma durumlarımın ana kaynağı bu reklam zaten..Hepsi bi yana cansu'nun en sondaki o garip halleri ,ifadeleri yok mu...Zalımsın Mimit.. :D



Sevdiğim son reklam ise Eti Puf ürünlerine ait..Çok şeker bişi yapmışlar..Normalde eti puf sevmem ama her gördüğümde bu yumuşak şeylere gömülmemek için zor tutuyorum kendimi..Sanırım reklamın amacı da bu zaten.. :D

Gelelim sevmediğim reklamlara...



Birinci sırada en en en bitim kadar sevmediğim çıktığında tvnin neresini kapatsam diye 4 döndüğüm tek reklam bu Eti Tutku reklamları..Böyle bişeyi çekebilmek için çok çalışmış olmalılar..Gerçekten..Tipleri görünce bi tırsıyorum zaten..En sondaki bebelerin o garip bakışları beni öldürüyo..İnsanı bisküvi yemekten soğutur bu yeminle.. :(



Bingo'nun çamaşır suyu reklamları ise ayrı bişi zaten..Korkunç esprilerin havada uçuştuğu uzak durulası reklamlardan..Altı üstü çamaşır suyu yani bu kadar abartıya ne gerek var..Yılların alışkanlığı öyle banyo için ayrı mutfak için ayrı çamaşır suyuyla değişilir mi dicem ya annem çıkar çıkmaz aldığından bişi demiyorum.. :D



Son uyuz olduğum reklam ise dr.oetker'in bu küçük kızlı reklamı..Aslında çok sevdiğim bi marka ama sırf bu kız yüzünden hiçbir reklamını izleyemez oldum..Çok bişi söylemiycem neden görmek istemediğim filmin sonunda belli oluyo zaten..O yüzden tekrar tekrar söyleyip mide bulandırmaya gerek yok dimi... :p

Son olarak yazmadılarsa eğer bu mimi yazması için demetgildoğu denizi ve ohyoonjoo'ya paslıyorum..Kolay gelsin şimdiden.. :)

20 Kasım 2013 Çarşamba

Hızlı Bir Animasyon : Turbo 2013

Hikayemizin asıl kahramanı olan Turbo dünyanın en iyi yarışçısı olmayı hayal eden hız tutkunu bir bahçe salyangozudur. Hızla ilgili takıntısı '' sıradan ,yavaş ve dikkatli ''salyangoz toplumunda onun tuhaf biri gibi görünmesine neden olduğundan alaylar dahil herşeye katlanan Turbo ,yaşadığı bu ''yavaş'' hayattan kaçmak ister. 

Birgün olanlara dayanamayıp otoban kenarında dolanırken tuhaf bir kaza sonucu modifiye edilmiş bir arabanın nitro dolu yakıt tankına düşer..Önceleri vücudundaki garipliklere alışamaz.Aniden far gibi yanan gözler,popişte durmaksızın çalan alarmlar ve en önemlisi inanılmaz bir hız..:D

Kendini kontrol etme aşamasındayken kardeşini alıp götüren karga hayatında bi dönüm noktası oluşturur..Kardeşini kurtardığında kendini onunla beraber bir Taco dükkanı sahibinin salyangoz yarışlarında bulur. İlginç bi deneyim yaşayan Turbo bu sayede kendini gösterme fırsatı yakalamıştır..



Zor durumdaki Taco dükkanı sahibiyle yeni Turbo imkansızı başarmak için sıra dışı bir yolculuğa çıkar. Amacı Turbo'nun kahramanı olan Guy Gagné ve Indianapolis 500’ün sunduğu en iyi isimlere karşı yarışmaktır. 
Çokta iyi niyetli olan kahramanımıza diğer yarışçı salyangozlar da katılır. Artık bi ekibi olan Turbo sınırlarının hayallerinin önüne geçmesine izin vermeyerek imkansızı başarmak üzere olan bir salyangozdur.
   

Konusu bu şekilde olan filmin ilk 15-20 dakikası olayların başlangıcını oluşturduğu için biraz durağan geçiyo..Sonrasında ise modifiye edilmiş turbo ekşından ekşına koşuyo diyebiliriz...

Fragmanını gördüğümden beri izlemek için can attığım bi film olduğundan ben izlerken çok eğlendim..
Dreamworks şirketinin daha önce yaptığı arabalar,uçaklar,rio ve shrek'de güzeldi ama  Turbo bunların dışında çok daha orjinal bi konuya sahip,olası olmayan ama hayal etmeyi kolaylaştıran, kahramanının sadece salyangoz olduğu oldukça sevimli bi hikayeydi diyebilirim..

Kısacası şu soğuk günlerde tam da battaniye altına girilip mutlu mutlu izlenicek,izleyeni biraz çocukluğa döndürücek keyifli bi animasyon..Bence mutlaka izlemelisiniz... :)



24 Ekim 2013 Perşembe

Yedi Yıllık Aksaklık / The Seven Year Hitch (2012)


Evet yeni bir holywood filmiyle yine beraberiz.. :D
İzlemem gereken bi sürü uzakdoğu filmi,dizisi ve animesi dururken yine niye sardırdım ben bu ara ,bu romantik komedi türüne hiçbi fikrim yok..Tamamen spontane gelişen ,afişi beğenip hadi izleyim bari diyip filmin başına oturmam sadece bi an sürüyo,neredeyse..

Neyse filmin oyuncularına baktığımızda daha önce siz karşılaştınız mı bilmiyorum ama benim hiç izlemediğim 2 oyuncu var..Darin Brooks (kevin) ve Natalie Hall (jennifer)..
Her ikisi de bilindik projelerde ( CSI yada pretty little liars gibi ) yer alsalar da sanırım tam anlamıyla patlama yapamamış oyuncular..Yinede ilk kez izlememe rağmen her ikisini de sevdim..


Filmin konusuna gelirsek eğer ; '' Dünya genelinde bir araştırma yapılmış ve aşk konusunda ilginç bir bulgu ortaya çıkmıştır. Bu araştırmaya göre insanların en doğru aşkı çocuklukta birlikte büyüdükleri arkadaşlarla yakaladığı söylenir. Kevin ile Jennifer’da çocukluk arkadaşıdır ve zamanla bu arkadaşlığın yön değiştirmesini konu alıyor '' deniyor tanıtım kartında ama tabiki bu kadar diil.. :D

Çooook minikken Jennifer'ın bulunduğu mahalleye taşınan Kevin,o yaşa göre kahramanca sayılacak bişi yaparak jen'in kalbini kazanır.Aradan yıllar geçmesine rağmen arkadaşlıkları ilk günkü kadar taze olan ikilimiz için üniversite bile ayrılmalarını sağlayamamıştır.Jennifer ‘ın zekası ve azmi onu okul biter bitmez kariyeri için iyi bir başlangıç yapabilmesini sağlasa da Kevin'ın ise henüz öyle bir planı yoktur..


.Jennifer'ın satın aldığı evde arkadaşlık çerçevesinde hayatlarını sürdürmeye devam ederlerken, geçen süre Jennifer’a yeni getiriler sunmuş ve onu neredeyse kariyerinin zirvesine yaklaştırmıştır. Kevin ise kaldığı yerden devam eden işsizi oynamaktadır.Tabi bu arada Jennifer'ın aldığı evlilik teklifi ve bu yüzden mükemmel bi ev arkadaşı olmasına rağmen Kevin'dan evden taşınmasını istemesiyle bu ilişkinin uzun süreli dengesi biraz bozulacaktır.İlk başlarda bu onlara gözüken bir ayrılık kapısı gibi dursada, Kevin’in azimli olduğu tek konu Jennifer’ı bırakmamaktır ve yine öyle yapar.Tabi buna kocası olduğunu etrafa yayması da dahil.. :D


Gayet eğlenceli çerezlik diye tabir ettiğimiz bi film olsa da üzerinde çok fazla düşünmeden izlendiğinde keyifli vakit geçirtip kafa dağıtabilecek bi film diyebilirim..Sadece bu filme dair sevmediğim tek şey dublajıydı ki bunu da söylemeden geçemiycem..

Normalde dublaja karşı olan biri değilim ve dublaj sanatçılarımızın birçok ülkeye göre çok çok iyi bi iş çıkarttığını düşünüyorum ama son birkaç seferdir izlediklerimden keyif alamamaya başladım seslendirmelerin etkisiyle..O yüzden seçim sizin tabiki ama eğer bulursanız bence orjinal dilde izleyin..Son olarak ise imdb puanlarını dikkate alıyosanız eğer filmin puanı 6.2...
Keyifli seyirler..^_______^



12 Ekim 2013 Cumartesi

Kitap Sihirbazı.com ve İlk Alışverişim..


Selam millet..
Yaklaşık 1 ay önce bloggerlar arasında çok popüler olan kitap sihirbazı sitesinden bende ilk siparişimi verdim..
Deneme amaçlı önce 4 kitaba karar verdim  ve kargo görevlisinin eski ev adresime götürmesinden dolayı birkaç gün gecikmeli alsamda genel anlamda sorunsuz bi sipariş oldu benim için..
Gerçi merakla gelmelerini bekledim ama o sıralar expo yüzünden istanbul yolculuğum mevzu bahis olduğundan okuyamamıştım ama döner dönmez okudum kuzularımı..
Neyse uzun lafın kısası siteyi beğendim yani alışveriş yapması güzel ve benim gibi kredi kartı kullanmayanlar için kapıda ödeme sistemi de var..Haberiniz olsun.. :)

Şimdi kitaplara gelecek olursak eğer Yanılmak Güzeldir kitabını bilenler var mı bilmiyorum ama Flipped filminin kitabı..Ben okurken inanılmaz derecede eğlendim çok sevdim kesinlikle tavsiye ederim..Ayrıca konuyu her iki kahramanın gözünden anlatıldığı kitaplara bayılıyorumm..

Ey Aşk Neredesin ise bi derginin arka kapağında tanıtım yazısına denk gelmemle konusu baya ilgimi çektiğinden listeye eklendi..5 kız kardeş ve en küçüğün gözünden ablalarının evlilik süreçleri ve kendi çapındaki aşık olup olmama çelişkilerini anlatıyo..Aslında kitap elime geçince ve yazı boyutunu görünce acaba çocuk kitabı mı aldım dedim ama ergen kız kitabı çıktı..Yinede fena değildi..Eğlenceliydi ama filmi çekilse bence daha çok gideri olur..Konu çok eğlenceli ve buna müsait çünkü..:D

3.kitap olan Ayrılık Mevsimi ise tamamen tırt bi kitap..Uzak durun elleşmeyin..Okurken o kadar sıkıldım ki şuan anlatmaya bile üşeniyorum o derece..Bir zamanların popüler ama düşüşe geçmiş oyun yazarı bi baba ve aktrist eşinin herbiri arı telden çalan 4 çocuğunun hayatının bi kısmını anlatıyo diyebiliriz kısaca..Böyle bakınca aa okunur bu kitap diyosunuz ama cık..Tavsiyem  uzak durmanız yönünde.. ^o^


Son kitap olan Avukat ise aslında kitap tanıtımını beğendiğimden listedeydi lakin konu tanıtımdaki gibi çok sürükleyici yada ekşın dolu değildi..Az biraz adrenalinli sahneler vardı ama gerisi konuya bakıldığında sakin denebilcek bi kitaptı..Konusu ise kısaca hiç hastalanmayan ve bu yüzden dünyada ki dengeleri değiştirebilecek bi güce sahip olan bi çocuğun peşindeki öldürmek için dolanan ilaç şirketleri (malum hastalık varsa ilaç satışı var) ve milyarder bi adamın hasta çocuğunu iyileştirmek için sıradan bi kasabanın sıradan ve fakir avukatını habersizce bu işlerin içine çekmesi diyebiliriz..Uzun bi cümle oldu ama anladınız siz onu.. :D
Neyse tavsiye eder miyim sorusunun cevabı ise pek değil..Piyasada okunacak vakit geçirilecek öyle güzel kitaplar var ki bu biraz zaman kaybı gibi..Yinede seçim sizin..

İşte böyle..İlk siparişimden kaldığım memnuniyet sayesinde ikinci listemi de oluşturdum sayılır..
Aslında kolay kolay bişi tavsiye edemem ama burayı beğendim..Eğer sizde kitap alışverişi için uygun fiyatlı,kapıda ödemeli ve iyi bir site arıyosanız bu site iyi bi seçim olabilir..^___^

23 Eylül 2013 Pazartesi

Kitap :Mutluluğun Öteki Yüzü / Sere Prince Halverson

Yaklaşık 1 ay önce bi çekiliş vasıtasıyla tanıştığım bi kitap oldu Mutluluğun Öteki Yüzü..Aslına bakarsanız kitabın kapak tasarımından dolayı sırf bu kitap için bi sürü çekilişe katıldım diyebilirim.. :D
Neyseki bi tanesinde şansım yüzüme güldü ve bu güzellik benim oldu...

Elime aldığımda gözüme çarpan ilk şey tahminimden çok daha güzel bi tasarıma sahip olmasıydı ki bi süre kitabı sevmekten kendimi alamadım..Özellikle iç sayfayı baya bi mıcıkladığımı söylemeliyim.. :D
Lakin kitabı okuma sürem ne yazık ki merakımla eşit olmadı..Ev durumları,tatil sonu,benim Expo için İstanbul'a gidişim vs. derken kitabı okuyabilmem tamı tamına bir ayı buldu ve ben sonunda bugün finalini yaptım..
(mıncıklanan sayfa :D)
Konu aslında pek bilindik diil..Üvey bi anne olan Ella'nın eşinin (Joe) ölmesiyle 2 çocukla başbaşa kalması,tam iyi olduk derken eski eşin (Paige) karşılarına çıkıp ben çocuklarımı istiyorum demesiyle karmaşıklaşan bi hayatı anlatıyo..

Kitap genelde aklımızda yer etmiş olan üvey anne imajını silen bi yapıya sahip ama bazı yerlerde içimin şiştiğini kabul etmem lazım..Ella'nın çocukken yaşadığı olaylar sebebiyle herşeye gözünü kapatmışken ,çocukların vesayeti durumunda birden ''doğrucu davut'a '' dönüp herşeyi batırmasına sinir oldum..

Paige(eski eş)'e acıması ve dürüst olursan herşeyi kazanırsın gibi bi yargıya varması öyle bi durumdayken biraz saçmaydı.Zaten kitabı okurken çoğu yerde ben olsam ne yapardım sorusunu düşündürüyodu ama sanmıyorum ki kimse Ella gibi davransın.. (Sanırım ben olsam orda Paige'i yolum yolum yolar,merakımı giderdikten sonrada o mektupları yakardım.) ''Sonuçta kocası sakladıysa bi bildiği vardır dimi ama ''dedim bütün bir kitap boyunca ama Paige'e olanları öğrendikten sonra az biraz yumuşadığımı söylemeliyim..
Yazar o kadar sinir harbi ve gerginlikten sonra yinede kötü olan kimse bırakmamış ve kitabın sonunu iyi bağlamış yani...
(yargıcın lafı favorim oldu.. :D)

Yinede bu kitap sayesinde bu kadar fazla duygusal inişleri ve çıkışları olan kitaplardan neden uzak durduğumu birkez daha anladım..Hiç bana göre değil.Resmen hop oturup hop kalktım bazı yerlerde..Saç baş yolma kıvamına bile geldim yani.. :D

Ama bilmediğim bi konuda bana farklı bi bakış açısı sunduğu içinde mutluyum..Bu yüzden çekilişiyle kitabı okumama fırsat tanıyan drwilldone ve Arkadya Yayınlarına da çok teşekkür ederimm.. :)

Not: her ne kadar uzak durcam desemde Arkadya yayınlarından 4 kitap daha seçtim..(Mart Menekşeleri,Aşk Tadında Hayat,Dostluk Ekmeği ve Yağmur Sonrası) Aralarında en sevdikleriniz ve sevmedikleriniz ne,önerilerinizi yazıp bana yol gösterirseniz çok sevinirim.. :)
Görüşmek Üzere.. :)



12 Eylül 2013 Perşembe

DİY: Bir Minik Makyaj Hilesi.. :P

Selam millet..
Her telden çalan bi blogger olduğumdan bu seferki post konum gözüme takılan bir makyaj hilesi oldu..
Malumunuz bu aralar hatunlar arasında dolgun dudaklar pek bi moda..Takip ettiğim birçok blogger dahil olmak üzere çoğu hatun kişisi medya bombardımanına dayanamayıp benim olsun amma velakin az bi gıdım da dolgun olsun diye didinip çabalamakta..Bunun için acılı operasyonlara göğüs gerip,bi çırpıda isteğine kavuşanlarda var çeşitli makyaj hileleriyle etkili ama kalıcı olmayan hilelere başvuranlarda..

İşte benim yöntemim etkili ama kalıcı olmayanlardan..



Normalde ilgimi çekmez ama geçenlerde nette dolanırken adım başı dudak dolgunlaştırın ,böyle yapın,şöyle yapın haberlerini görünce daha doğrusu gözüme gözüme sokulunca merak edip az bi bakındım internet alemine..Gördüm ki sırf bunun için zaman ve çaba harcayanların sayısı inanılmaz..Güzellik uğruna çekmediğimiz kalmıyo ama yinede dayanamıyoruz işte..Şu ve şuradaki faciaları görmezden gelelim plz.. :D 

Neyse bizim işimiz bunlar değil zaten, biz basit ve etkili yöntemler arıyoruz..Ve zaman harcatmayan...
Çoğu makyajla dudak dolgunlaştırma önerisi ''dudağı fondötenle,olmadı pudrala,yetmedi kapatıcı sür , çevresini kontürle '' gibi bi yığın işlemle geldiğinden kısıtlı zamanlar konusunda pek yardımcı olmuyo..Benim bulduğum öneri ise kapatıcı ve dudak kalemi ikilisiyle yapılan..Daha az zahmetli en azından.. :( (tembellik başa bela :D )

Yapılışına gelirsek eğer ilk olarak üst dudak çukuruna ruj fırçasıyla resimdeki gibi biraz kapatıcı uyguluyoruz.tercihen ten rengimizden 1-2 ton açık olarak..



 Sonra uyguladığımız kısmın tam altına denk gelecek şekilde aynı işlemi tekrarlıyoruz..



 Üstünden dudak renginizin 1-2 ton koyusuyla dudak kalemini uyguluyoruz..



En son olarakta ruj-parlatıcı ikilisinden birini veya ikisini uygulayıp bitiriyoruz..



İşte bu kadar..Şimdi diceksiniz ki sen denedin mi de bize söylüyosun..Yeap..Tabiki kendimde denedim ve resimdeki ablanınki kadar olmasa da gayette göz yaşartıcı sonuçlar aldım.. :D ( Yüce rabbim biliyomuş,senin dolgun dudak neyine dimi.. kkk )
O yüzden arada değişiklik isterseniz kendinize dair ,denemenizi tavsiye edebilirim..
Şimdiden kolay gelsin.. :)

Not.resimlerin hepsi google görsellerden alınmıştır..bilginize...

6 Eylül 2013 Cuma

Kitap: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim / Joanne Greenberg


'' Orjinal adı 
 I Never Promised You a Rose Garden olan Sana Gül Bahçesi Vadetmedim kitabı, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine düşmesine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun kurtarma operasyonu başlar. Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, akıl hastalarının gizleri üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi..'' diyor kitabın arka kapağında..


Kitabı tek kelimeyle anlat derseniz eğer bana göre çok değişikti derim..
Deborah'in kendi içinde oluşturduğu dünyanın bi süre sonra ona zarar vermesiyle kendi kurgusundan çıkma çabaları,bakış açısı oldukça etkileyiciydi..
280 sayfalık ve ilk kez yayınlandığı 1989'dan beri birkaç kuşağın ilgiyle okuduğu bu kitabın kesinlikle çok orjinal bi konusu var..Herkesin bildiği ama hakkında detaylı bi bilgiye çok azımızın sahip olduğu şizofreni hastalığına yakından bakmak çok sarsıcıydı..O yüzden bence mutlaka okunmalı,en azından hayata farklı bi gözle bakabilmek için..


Ayrıca kitap üzerinde düşününce bu kitabı yazarın nasıl böyle derinlemesine yazıp,kurgulayabildiğini çok merak ettim.Normal bi insan zekasıyla düşünülebilecek bişeymiş gibi gelmedi bana anlatılanlar.Sonra yazarın kitaptaki karakter Deborah gibi psikiyatrik ilaç kullanmadan ağır bir şizofreniyi yenebilmiş ender insanlardan biri olduğunu öğrendim..


Söylenenlere göre yazar Joanne Greenberg, genç yaşta geçirdiği akıl hastanesi deneyimini bu kitapta anlatmaya çalışmış.Bunu yaparken de toplumun yerleşik değer yargılarına farklı bir eleştiri getirip ''normal'' kavramının ne olduğunu, toplumun onu dışlaması,aşağılaması nedeniyle kendi kafasında yarattığı dünyanın ayrıntılarını anlatıp bir nevi ''bunu ben yaşadım ama böyle bişilerde var,gözünüzü kapatmayın'' demeye getirip, olanı biteni kendisiyle beraber sorgulamaya itiyor diyebiliriz..

Bunun dışında kitabın dilinin ağır olduğunu itiraf etmeliyim..Birkaç kez elimden bıraksam mı acaba diye düşünmedim değil,sayfa sayısı çok olmamasına karşın anlatımından mı yada konusundan mı bilinmez boğulduğumu hissettim ama sonuna gelince iyiki bırakmamışım dedim..O yüzden tavsiyem zorlansanız da bırakmamanız.. :)


Kitaptan Alıntı
"- Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?

- Bak, dinle beni,
   Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. 
    Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim...
     ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. 
      Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. 
       Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. 
          Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. 
             Ben yalan şeyler vadetmem hiç. 
               Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... 
                  Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Islık Çalabilme Denemeleri Part 1 ^__^


Selam millet..
Görüşmeyeli ne alemlerdesiniz bilmiyorum ama ben çok feci alemlerdeyim..Evet yine.. :D
Bugün pc başında dolanırken aklıma durduk yere olmayacak fikirler düştü..
Çok uzun zamandır ıslık çalabilmenin yollarını arıyodum ama bi süredir unutmuştum ..Lakin 1 hafta sonraki music bank'i hatırlayınca yeniden çalışmalara başladım ben.. :D

İlk denemelerimin başarılı olduğunu söyleyemiycem ne yazık ki..
Pek hoş olmayan bir yığın denemeden sonra 3-5 fiyuuuuvvt sesini anca çıkarabildim..( Beceriksiz miyim neyim.. )
Neyseki internet denilen şeyde herşeyi bulabilmek mümkün..Forumlarda dolanıp nasıl ıslık çalınır konulu bi yığın konu okuduktan ve youtube da bol ıslıklı videolar izledikten sonra feci gaza geldiğimi söylememe gerek yok dimi.. hihi..Birde Google görsellerde ıslık nasıl çalınır başlığıyla resimli olanlarına denk gelince..


Evet görünce aynı gifteki hatun gibi olduğum ve yapanın arkasından arkasından çok dua ettiğim kesin.. :D

Neyse şimdi bunun püf noktası elimizi ilk resimdeki gibi yaptıktan sonra dilin altından temas edecek şekilde kıvırıp bastırmaktaymış..


Ha bide dudaklarımızı kapatabildiğimiz kadarıyla kapatıp ,arada çok boşluk bırakmamak gerekiyomuş ..Aradaki boşluk fazla olursa hava üflersiniz sadece diyo bunu yapabilen üstatlar..


Fakat sorun şu ki kolay olsa bile sabahtan beri uğraşmama karşın şöyle afilli bi ıslık sesi çıkaramadım.. Ama cılız sesli 2 denemem oldu ve feci mutlu oldum..Çok havalı bişey..^o^
Gerçi ben öyle deli deli gülünce evdekiler başıma üşüştü bişey mi oldu diye ama olsun..İnsanlık için küçük kendi adıma büyük bi adım attım.. :D

Yinede bundan başka daha kolay bi şekilde yapabileceğim,ıslık çalabileceğim yöntemleriniz varsa duymak isterim..
Ve bu konuyla ilgili her türlü yardıma açık olduğumu da.. :D




25 Ağustos 2013 Pazar

Harry Potter 8-9-10 Geliyor!



'' J.K Rowling, Amerikalı televizyoncu Oprah'a yaptığı açıklamalardan sonra, asıl bombayı İngiliz basınına patlattı: Serinin yeni kitapları yolda!

Harry Potter 8-9-10 Yolda mı?

J.K Rowling, Temmuz ayında Oprah Winfrey'e açıklamalar yaptığında, çok ciddiye alınmamıştı. Geçtiğimiz günlerde yeni bir açıklama geldi. Rowling, İngiliz basınına: "Harry Potter dünyasından kopmak çok zor. Karakterler adeta çocuklarım gibi. Yakın gelecekte, serinin devamını yazarsam kimse şaşırmasın. Daha anlatılacak çok hikaye var ve hepsi kafamda şekillendi." ifadelerini kullandı. Elbette kazanılacak bolca sterlinden bahsetmemeyi tercih etti...

Ayrıca facebookta yazan habere göre J.K Rowling 7. kitaptan sonra daha yazmayacağını ilan etmişti fakat kızı Jessica'nında 8. kitabı yazması konusunda ısrarcı davrandığını ve bu nedenle 8. kitabı yazdığını söylüyor.Hatta 9 ve 10. kitapları da yazabileceğinden bahsediyor.
Fakat J.K Rowling yeni kitaplarda Daniel Radcliffe'nin eskisi kadar ağırlıkta olamayacağının da altını çiziyor.Bu yüzden Daniel Radcliffe'nin eskisi kadar ağırlıkta olamayacağını düşündüğü için kitapta James Potter'ın hayatı anlatılıyor.


Bir diğer facebook haberinde de; J.K Rowling Harry Potter Serisinin 8. kitabı olan (muhtemel adı) Harry Potter Ve Kayıp Asa kitabını yazdığı söyleniyor.Hatta şu an filmi çekildiğine dair söylentiler bile var...
Harry Potter Ve Kayıp Asa'da Ölüm Yadigarları Part 2'den 10 sene sonrası anlatılıyor deniliyor.Kitabın kahramanı da büyük ihtimalle Harry Potter'ın oğlu James Potter olacak.
Filmin yayınlanma ise tarihi şu an belli değil. ''


Bence bu harika bi haber eğer doğruysa tabi...(doğruymuş,kontrol ettim..)

Sizi bilmem ama koyu bi HP fanı olarak bu habere bayıldığımı söylememe gerek yok sanırım..
Umarım haberler tırt çıkmaz ve en kısa zamanda resmi duyuruları görebiliriz... :)

Bunların dışında tek kaygım HP serisiyle iyi bi başarı yakalayan Rowling'in ticari kaygıların ağır basmasıyla kitaba yeteri kadar özeni göstermemesi olabilir..Ve yine umuyorum ki bunların hepsi benim hüsn-ü kuruntum olarak kalır ve bu devam kitaplarından da ,ilk kitaplardaki o mükemmel hisse ve tada ulaşabiliriz.. ^_______^


Kaynak 1

Kaynak 2

Röportaj

Not:Şimdi azıcık daha kurcaladım da bu haberler çıkalı baya olmuş..Ben mi gündemden geri kaldım yoksa aramızda bununla ilgili bi bilgisi olan var mıydı çok merak ediyorum.. 

15 Ağustos 2013 Perşembe

İlginç Bir Animasyon : Doğal Kahramanlar / Epic (2013)


Blogu takip edenler artık biliyolar ki iflah olmaz bi animasyon izleyicisiyim ben..
Bu filminde fragmanları haberleri ortalıkta dönmeye başladığında evet dedim,yine süper bişi geliyo.. :)
Konusuna baktığımızda aslında tipik bi iyi-kötü mücadelesini anlatan animasyon Doğal Kahramanlar..Tek fark sadece işlerin doğa üzerinden yürüdüğü ve içten içe doğa ile ilgili verdiği mesaj..Büyülme küçülme hikayesiyle biraz Gülliver biraz Arriety ,doğayla ilgili olduğundan da biraz Tinker Bell karışımı bi animasyon gibi aslında..

Mary Katherine'in babasının doğanın görünmeyen kahramanlarıyla yaptığı araştırma onu hayattan soyutlamış ve bilinmedik bi yerde araştırma yapmaya itmiştir..Lakin bu araştırma ailesiyle arasını açmış ama annesinin ölümünün ardından Mary Katherine babasının yanına dönmek zorunda kalmıştır..

Değiştiğini umduğu şeylerin aynı yerde durduğunu görünce hayal kırıklığına uğrayan M.K (mary katherine) geldiği gibi geri dönmeye çalışırken bi anda babasının araştırmasının yalan diilde gerçek olduğu farkeder..Bu gözle görülemeyen minik yaprak adamlar doğayı ayakta tutup canlığını ve devamlılığına sağlayan askerler gibidir..Yalnız M.K ortaya çıktığı anda orman kraliçesinin ölümüne denk gelince ister istemez olaylara dahil olup yaşamsal döngünün sağlanabilmesi için gerekli olan tomurcuğun taşıma görevini zorla da olsa kabul etmek zorunda kalır..Bu uğurda ormanın kötü yaratıklarıyla ve onların ormanı çürütüp dengeyi bozmakla ilgili olan planlarıyla savaşmak zorunda kalsa da..


Daha önce Stüdyo Ghibli yapımı Arriety (aşırıcılar) filmini izlediniz mi bilmiyorum ama ben izlerken aklıma o film geldi..Onda böyle minik insanlar ve hayatta kalma mücadelesi vardı..İyi- kötü savaşı olmadan..


Görsel açıdan gayet doyurucu olan filmimizde fantastik bi dünya gerçekliğini kabul ettirebilmek için gereken her türlü şey mevcut..Yaprakların aslında gerçekten yaprak olmadığı yada çiçeklerin herhangi bi çiçek olmadığı gibi..

Genel olarak baktığımızda rio ve buz devri gibi ünlü yapımlar çıkaran şirketin yaptığı bu iş görsel olarak gayet iyi ama konu olarak içi tam dolu değil gibi..Tanıtımlarında daha çok beyonce'un adı geçtiğinden değilde daha çok konusu bakımından uzun zamandır beklediğim bi animasyondu ama nedense izlerken bişiler eksik gibi yada boş gibi hissettirmesi tuhaftı.Böyle bi konu ve görsellikle çok daha akılda kalıcı yapabilirken neden böyle üstün körü yapılmış havası sezdim bilemiyorum..Bittiğinde ''harika filmdi,bi kere daha izlemek istiyorum'' değilde daha çok '' hıı,iyi fena değilmiş'' dedirten türden bi animasyondu bence..ki ben film bittiğinde tam olarak bu cümleleri kullandım zaten.. :D


Ayrıca farkettiniz mi bilmiyorum ama disney'in son zamanlarda yaptığı her animasyonun çizimleri özellikle de başrol olanlarınki benzer olmaya başladı..İzlerken Nod neye benziyo diye düşünürken tumblr da bunları gördüm.Tek aklına gelen ben değilmişim demek ki..Bunu en iyi tangled ve bu film karşılaştırmasında görebilirsiniz.. :D




    

Bunların dışında filme dair sevdiğim şeylerde vardı..

Çizimleri,ormanın tasvir ediliş şekli,renkler hepsi capcanlıydı..Herkesin hayalindeki orman gibi..Köy,orman,doğa kavramı şimdilerde kalmadığından ve benimde yaşayamamış olmamdan mütevellit bunu çok sevdim.. :)

Sonraa salyangoz ve sümüklü böceğin halleri çok eğlenceliydi..
O kadar şekerlerdi ki neredeyse film boyunca gözüm hep onları aradı diyebilirim.. :D 

Bizim için önemli olmayan bişeyin doğaya verdiği zarar hakkında bilgilendirmesi ve minikte olsa mesaj vermesi fena değildi..Gerçi farkındalık yaratır mı sanmıyorum ama..Genelde izlediklerimizden diilde yaşadıklarımızdan ders alan bi toplumuz çünkü.. :D

Bunların dışında çoluk çocuk izleyebileceğiniz keyifli vakit geçirtecek türden bi animasyon..

Ama yinede bi buz devri yada bi sevimli canavarlar beklemeyin derim ben..^___^


30 Temmuz 2013 Salı

Haruyo Morita’nın Kadınları



Haruyo Morita bizdeki minyatür sanatına benzer çizimler yapan ve ağırlıklı olarak geleneksel japon kadınları figürleri çizen bi sanatçı..
Resimlerine ilk bakıldığında göze çarpan tek şey çizimlerin inanılmaz renkli ve gerçekçi oluşları..Açıkçası büyülü bi dünyaya davet edermişcesine bakmaya doyamadım ben..Bunun dışında göze çarpan hiçbir iticilik ya da bi sertlik unsuru yok..Resimlerin hepsi çok yumuşak ve naif bi havaya sahip diyebilirim..


Sanatçının özgeçmişine baktığımızda 1945 yılında Japonya’nın Kita- Katsushika kentinde doğmuş ve küçük yaşlardan itibaren sanatsal yetenekleri çok belirgin olduğundan 1960 yılında katıldığı bir resim yarışmasını kazanmış. 


1972 yılına kadar kimono ressamı ve tasarımcısı olarak çalışmış ve Morito'nun tasarımları geleneksel Japon tarzını yansıtmakta. 1977 yılında Londra’ya taşınmasıyla çalışmaları Londra, Honolulu, Los Angeles, New York, Suudi Arabistan, Tokyo ve Yokoyama gibi büyük kentlerde sergilenmiş. 


Ayrıca çalışmaları eşsiz bir ulusal miras olarak görülmektedir deniliyor tanıtımında..Genel olarak bakıldığında Japon tarihinde Edo ve Meiji dönemlerini temsil ettiği söylenebilir..Ayrıca çizimlerinin çoğunluğunu kır ortamında güzel görünen Geyşalar oluşturur..
Bakıldığında da anlaşılacağı gibi çalışmaları çok ayrıntılı,zengin ve kadınsı..

         



   

  

not:resimlerin hepsi google görsellerden alınmıştır..


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...